Kısa Hayatların ve Doğmadan Ölmenin Gayesi: Evrende Tecelli Eden Bereket ve Hikmetin Bağdaşımı
"Varlıkların gayeleri ve akıbetleri bu dünya hayatı ile ve insanın bakış açısı ile sınırlı değildir. Bilakis, her bir şeyin varoluşunun sayısız amaçları vardır, ve onların varoluşlarından sayısız sonlar seyelan eder."
Dr Yamina Bouguenaya'nın ve Receiving Nur ekibinin sitesinde yayınlanan makalenin İngilizce aslını şu linkte bulabilirsiniz:
Purpose of Short Lives and Unhatched Eggs? Reconciling Abundance and Wisdom Manifest in the Universe
Haftalık çalışmalarımızda makaleyi İngilizce orijinalinden Türkçe'ye çeviriyoruz, bir yandan da makalede o hafta okuduğumuz paragraflar hakkında yine Türkçe olarak sohbet ediyoruz.
NOT: 16Nisan2018 itibariyle çalışmalarımız devam etmektedir. Çalışmalarımıza canlı katılabilmek için Pazartesi günleri Türkiye saati ile 20:00'de ha-mim.org/live linkine herkes girebilirir. Saat ve gün değişiklikleri ile ilgili duyuruları whatsapp "Hayrunnisa" grubumuzdan yapiyoruz. Önümüzdeki haftalarda Receiving Nur ekibinin Tekathur Suresi çalışmasını Türkçe'ye çevirerek üzerinde sohbet etmeye devam etmek niyetindeyiz inşaallah.
Çevirmenler: Asmâ’ Sarah Mermer, Betül Dursun, Gülüşan Elikesik, Gönül Yardımcı
Varlıkların gayeleri ve akıbetleri bu dünya hayatı ile ve insanın bakış açısı ile sınırlı değildir. Bilakis, her bir şeyin varoluşunun sayısız amaçları vardır, ve onların varoluşlarından sayısız sonlar seyelan eder. Bu sayısız amaçları aşağı yukarı üç kategoride özetleyebiliriz.
Varlığın ilk ve en yüce amacı Yaratıcıya bakar. Her bir varlık Ezelî Şahidin seyrine kendini sunmak için varlıkta kalır. Yani, her bir mevcut kendisini sanatkârane ve harikulade şekilde yapmış Yaratıcısına kendini sunar. Adeta bir saltanat alayındaymış gibi varlığın seyr-ü seyelanında görünen her bir şey Bâki Hâkim’in seyrine kendini sunar. Kısacık bir saniyede yaşamak, Yaratıcının o bakışına erişmeye yeterlidir. Örneğin, ortadan çabucak kaybolan narin varlıklar bu yüce amaca ulaşırlar. Hakikatte, var olmanın ve Yaratıcıyı tesbih etmek niyetinin potansiyeli dahi bu amaç için yeterlidir. Mesela, hiç bir zaman yaşamla serpilememiş, her biri birer sanat eseri çok çekirdekler de bu amaca erişirler. Çok kısa bir süre var olan yahut yalnızca çekirdek veya yumurta olarak var olmuş bu yaratıkların hiç biri boşuna yahut amaçsız yaratılmamışlardır... Vurgulamak gerekirse, tüm şeylerin birincil amacı, varoluşları ve/veya hayatları aracılığıyla, Yapıcılarının sanatının izlerini ve kudretinin mucizelerini ilan edip açığa vurmak; Yüce Hükümrânın bakışına sergilemektir. Bu yüce amaca, onların ne kadar süreyle ve yaşamın hangi evresinde var olduklarından bağımsız olarak erişilir.
Varlığın ikincil amacı ve bütün varlıkların (ahiretteki) ahirleri bilinç sahibi* yaratılmışlara bakar. Her bir şey, meleklerin ve cinlerin, insanların ve hayvanların bakışına sunulmuş, onlar tarafından okunmayı arzulayan, hakikati sergileyen birer mesaj, sanatkârane birer şiir veya Yüce Yapıcının hikmetli birer kelimesi gibidir. Her bir mevcut böylece onu seyreden her bir bilinçli varlığın tefekkür ve terbiyesi için birer nesne olur.
*Ç.N. farklı bilinç seviyelerindeki insan, hayvan gibi varlıklar, zîşuur
Varlığın üçüncül amacı ve ahirleri eşyanın* kendisine bakar; zevk ve neşenin tecrübesi, yaşamdaki kısmî devamlılık ve rahatlık gibi cüz’î önemdeki sonuçlardan oluşur. (Şimdi bu amacın, varlığın diğer amaçlarıyla kıyaslandığında ne kadar küçük olduğunu gör.)
*Ç.N. yani şeyler, her bir şey, bütün varlıklar…
Gayelerin bu çeşitliliği ışığında artık bir yanda ilahî hikmet ve tasarruf, diğer yanda ilahî kerem ve cömertlik arasındaki uyuşmanın nasıl yakalandığını açıklayabiliriz. Yani evrende hem akıl almaz bir hikmetin işaretlerini (ayetlerini) ve sonuçlara giden en kısa yolları, hem de akıl almaz bir çeşitlilik, bolluk ve bereketi görüyoruz. İlk bakışta evrende şahit olduğumuz sınırsız hikmet ve sınırsız kerem birbiri ile çelişkili görünür. Gerçekte bir çelişki yoktur, zira eşyanın varlığının sayısız amaçları vardır. Eşyanın bireysel amaçlarında çokluk, cömertlik ve kerem hakimdir. Ve Allah’ın el-Cevad [sınırsız cömertlik sahibi] ismi tecelli eder. Gerçekten de bireysel amaçların bakış açısından meyveler ve tahıllar sayısızdır; sınırsız cömertliği sergilerler. Ancak evrensel amaçlarda hikmet hakimdir ve Allah’ın el-Hakim [sınırsız hikmet sahibi] ismi tecelli eder. Böylece yaratılışta hem hikmet, hem de Yapıcının ihtişamı tecelli eder.
[1] Said Nursi’nin Sözler kitabının, Onuncu Söz, ‘‘Altıncı Hakikât’’inden uyarlanarak alıntılanmıştır.
Kısa Hayatların ve Doğmadan Ölmenin Gayesi: Evrende Tecelli Eden Bereket ve Hikmetin Bağdaşımı
Varlıkların gayeleri ve akıbetleri bu dünya hayatı ile ve insanın bakış açısı ile sınırlı değildir. Bilakis, her bir şeyin varoluşunun sayısız amaçları vardır, ve onların varoluşlarından sayısız sonlar seyelan eder. Bu sayısız amaçları aşağı yukarı üç kategoride özetleyebiliriz.
Varlığın ilk ve en yüce amacı Yaratıcıya bakar. Her bir varlık Ezelî Şahidin seyrine kendini sunmak için varlıkta kalır. Yani, her bir mevcut kendisini sanatkârane ve harikulade şekilde yapmış Yaratıcısına kendini sunar. Adeta bir saltanat alayındaymış gibi varlığın seyr-ü seyelanında görünen her bir şey Bâki Hâkim’in seyrine kendini sunar. Kısacık bir saniyede yaşamak, Yaratıcının o bakışına erişmeye yeterlidir. Örneğin, ortadan çabucak kaybolan narin varlıklar bu yüce amaca ulaşırlar. Hakikatte, var olmanın ve Yaratıcıyı tesbih etmek niyetinin potansiyeli dahi bu amaç için yeterlidir. Mesela, hiç bir zaman yaşamla serpilememiş, her biri birer sanat eseri çok çekirdekler de bu amaca erişirler. Çok kısa bir süre var olan yahut yalnızca çekirdek veya yumurta olarak var olmuş bu yaratıkların hiç biri boşuna yahut amaçsız yaratılmamışlardır... Vurgulamak gerekirse, tüm şeylerin birincil amacı, varoluşları ve/veya hayatları aracılığıyla, Yapıcılarının sanatının izlerini ve kudretinin mucizelerini ilan edip açığa vurmak; Yüce Hükümrânın bakışına sergilemektir. Bu yüce amaca, onların ne kadar süreyle ve yaşamın hangi evresinde var olduklarından bağımsız olarak erişilir.
Varlığın ikincil amacı ve bütün varlıkların (ahiretteki) ahirleri bilinç sahibi* yaratılmışlara bakar. Her bir şey, meleklerin ve cinlerin, insanların ve hayvanların bakışına sunulmuş, onlar tarafından okunmayı arzulayan, hakikati sergileyen birer mesaj, sanatkârane birer şiir veya Yüce Yapıcının hikmetli birer kelimesi gibidir. Her bir mevcut böylece onu seyreden her bir bilinçli varlığın tefekkür ve terbiyesi için birer nesne olur.
*Ç.N. farklı bilinç seviyelerindeki insan, hayvan gibi varlıklar, zîşuur
Varlığın üçüncül amacı ve ahirleri eşyanın* kendisine bakar; zevk ve neşenin tecrübesi, yaşamdaki kısmî devamlılık ve rahatlık gibi cüz’î önemdeki sonuçlardan oluşur. (Şimdi bu amacın, varlığın diğer amaçlarıyla kıyaslandığında ne kadar küçük olduğunu gör.)
*Ç.N. yani şeyler, her bir şey, bütün varlıklar…
Gayelerin bu çeşitliliği ışığında artık bir yanda ilahî hikmet ve tasarruf, diğer yanda ilahî kerem ve cömertlik arasındaki uyuşmanın nasıl yakalandığını açıklayabiliriz. Yani evrende hem akıl almaz bir hikmetin işaretlerini (ayetlerini) ve sonuçlara giden en kısa yolları, hem de akıl almaz bir çeşitlilik, bolluk ve bereketi görüyoruz. İlk bakışta evrende şahit olduğumuz sınırsız hikmet ve sınırsız kerem birbiri ile çelişkili görünür. Gerçekte bir çelişki yoktur, zira eşyanın varlığının sayısız amaçları vardır. Eşyanın bireysel amaçlarında çokluk, cömertlik ve kerem hakimdir. Ve Allah’ın el-Cevad [sınırsız cömertlik sahibi] ismi tecelli eder. Gerçekten de bireysel amaçların bakış açısından meyveler ve tahıllar sayısızdır; sınırsız cömertliği sergilerler. Ancak evrensel amaçlarda hikmet hakimdir ve Allah’ın el-Hakim [sınırsız hikmet sahibi] ismi tecelli eder. Böylece yaratılışta hem hikmet, hem de Yapıcının ihtişamı tecelli eder.
[1] Said Nursi’nin Sözler kitabının, Onuncu Söz, ‘‘Altıncı Hakikât’’inden uyarlanarak alıntılanmıştır.