>>>>
Konu: Tinsel Portre
Karanlığın Ötesinde Gördüm Onu
Zifiri
 bir karanlık vardı. Karanlık sanki üzerime çökmüştü. Bütün yüküyle 
karanlığı üzerimde hissediyordum. Bu anların sonu yok gibi geliyordu. 
Yürüyordum, fakat büyük bir korkuyla... Düştü, düşecek... Önümde içine 
düşeceğim derin bir çukur mu vardı, yoksa, çarpıp yere kapaklanacağım 
bir tümsek mi, yoksa bir ağaç mı?
Göz gözü görmüyordu. 
Biliyordum, o yolda ağaçlar vardı, küçük, tatlı çiçekler vardı. Fakat, 
onları görüp, zevk alamıyordum. Yol, güzel bir göl boyunca uzanıyordu. 
Fakat, gölü göremiyordum, yalnızca göl yerine boşlukta ilerleyen beyaz 
maddeler görüyordum. Biliyordum, onlar göldeki dalgaların köpükleriydi. 
Fakat, yine de korkuyordum. Nelerden korkmuyordum ki, hayalimden bile. 
Bir kelebek parmaklarıma çarpıp geçti. Ürperdim. Bu, önüme çıkacak büyük
 bir ağacın habercisi olan bir yaprak mıydı yoksa? Bir hışırtı duydum. 
Yaprak hışırtısıydı. Bilmeme rağmen korkuyordum. Belki de birisi bana 
doğru yaklaşıyordu da, bir ağacın dallarına sürtünmüştü. Karanlıktan 
yararlanmak isteyen kötü niyetli birisi olmasın!
Neden 
sonra aklıma gündüzleri yollarda ne kadar da rahat yürüdüğüm geldi. 
Sanki aydınlık sıradan bir olaydı. Bir ağacı incelemek istesem 
rahatlıkla inceleyebiliyordum. Görmek, sanki gayet normaldi. Halbuki, 
düşünsenize... Bir insanın bir ağacı görebilmesi için etrafın aydınlık 
olması gerektiğinden tutun da kirpiklerinin rengi bile önemliydi. Eğer 
bir insanın göz kirpikleri beyaz olursa o insan hiçbir şey göremezdi. 
Demek, görmek o kadar da basit değildi.
Daha sonra aklıma 
biraz önce düşündüklerim geldi. Bu gecenin karanlığı bana aydınlığın 
varlığını hissettirmişti. Daha önce ben aydınlığın varlığını bile 
düşünmemiştim.
Elimin bir dikene sürtünmesiyle ufak bir 
çığlık atarak daldığım düşüncelerimden uyandım. Fakat biraz sonra bu 
olayın beni sarsan düşüncelerle ne kadar da bağdaştığını gördüm. Elimin 
acımasının ne kadar da güzel olduğunun farkına varmıştım. Düşündüm: 
Demek insan kötüymüş gibi görünen bir olayla karşılaşınca, şimdiye kadar
 belki varlığını bile düşünmediği bir gerçeği farkedecekti. 
Birden
 rahatladım. Artık korkmuyordum ondan. Çünkü biliyordum ki, bu karanlık 
bana aydınlığın varlığının farkına varmam, onun hayatımda ne kadar da 
önemli bir yeri olduğunu öğretmek için vardı. Demek her şey anlamlı, her
 şey bir görevi yerine getirmek üzere varedilmişti. Aydınlığı seviyor, 
"çok şükür ki aydınlık var" diyebiliyorsam, bunu karanlığın 
varedilmesine borçlu olduğumu anlıyordum. Mutluluğumu sağlayan her 
varlık benim için anlamlıydı. Karanlık da öyle, elime batan diken de... 
Aydınlıkla gönderilen mutluluğu, karanlık sayesinde kucaklayabiliyordum.
 Şimdi onu seviyordum artık. Düşüncelerimdeki karanlık noktaları 
aydınlatıyordu. Karanlığın ötesindeydi aydınlık. 
>>>>>
Hazirlik 2. sinifta 
yazmistim Galatasaray Lisesi'ndeyken. yiiiil 1994-95. 11 yasindaymisim.  
Bu yazı aslında basit örneklerle şer problemine yaklaşımdaki bazı temel önermeleri ifade ediyor. Şer problemine detaylı ve akademik seviyede yaklaşan bir makale için tıklayınız. 
No comments:
Post a Comment