Thursday, April 17, 2014

Kur'an ayetlerinin sonsuz anlam katmanlarinin olusu

Kur'an'i okurken goz onunde bulundurmak gereken ilkelerden biri her bir ayetin sonsuz anlam katmanlari olusudur.

Soru:
Sonsuz anlam içerisinden nasıl çıkılabilir?

Cevap:

Bir cok Kur'an ayetinde Kur'an ayetlerinin "mubiin" (apacik, kolay anlasilir, vs) oldugu ifade edilir. Maalesef gordum ki bir cok kisi de bunun tefsirlere ihtiyacimiz olmadigi anlamina geldigini sanirlar. Halbuki Kur'an ayetlerinin her biri birer okyanustur. Kahve fincaniyla gelen okyanus kiyisina, kahve fincani kadar su damlalari alir, bundan lezzet ve memnuniyet duyar. Okyanus kiyisina tankerle gelen de, tanker kadar su damlalari feyz alir okyanustan. Yani, Kur'an'i okuyan en cahil insan dahi, Kur'an'i okudugunda ruhu bundan bir nebze olsun lezzet alir ve akli bir nebze olsun bazi manalari anlar. Ancak anlasilan bu manalarin yanlis olma ihtimali oldugu gibi, ilmiyle amel eden bir alimin anlayacagi manalardan da pek azdir.

***** ilk paragraf bu linkten alintilanmistir http://pan-cck.blogspot.com/2014/04/allah-diledigini-saptirir-ne-demek.html****

Sonsuz anlamlarin olmasinin bir hikmeti ise, Kur'an'daki ayetleri okurken, Arapca dilbilgisine ve Kur'an'in kelimelere kendi konteksti icinde yukledigi anlamlara uygun oldugu surece, Allah'in her bilir kisinin aklina getirdigi anlamlarin dogru olacagidir. Bu cumleyi aciklayacak olursam:

Kur'an'in kelime anlamlari klasik Arapca'dan biraz farklidir, bu nedenle "Kur'an Arapcasi (Qur'anic Arabic)" diye ozel sozlukler hazirlanmistir, zira (1) Kur'an'daki kelimelerin anlamlari icin 14 yuzyil once ve ondan daha oncesinde o kelimelerin nasil kullanildigi ve o kelimelerin kokunden gelen diger Ibranice ve eski Arapca kelimelerin anlamlarini da bilmek ve her ikisiyle iliskilendirerek anlam yuklemek gerekir. Ibranice'nin burdaki onemi Allah'in Musa asm'a vahyettigi Tevrat'in dili olmasidir, yani iki vahiy kaynaginin da ayni Yazar'dan gelmesidir, bir diger onemi ise Ibranice ve Arapca'nin ayni Semitik dil ailesine mensup olmasidir. (2) Kur'an'in kendine has bir dili vardir, yani Kur'an'da bazi kelimelere kendine ozgun anlamlar yuklenmistir, bir nevi Kur'an kendi ilahi jargonunu olusturmustur diyebiliriz. Bu tip kelimeleri analiz etmek icin hem birinci yontemle dil tarihi baglaminda arastirilir hem de bu kelime ve bu kelimenin kokunden gelen diger tum kelimelerin Kur'an ayetleri icinde nasil kullanildigina bakilir, burdan anlami belirlenir.

"Allah'in her bilir kisinin aklina getirdigi anlamlar" ifadesinde ise, bir diger yazimda (http://pan-cck.blogspot.com/2014/04/cehenneme-varmayacak-kimse-yoktur-ne.html ) degindigim Kur'an'i okumanin bir baska prensibine referans vardir: (Kur'an tarihi ve baglamsal bir belge degil, her zamanda ve her kisiye bir hidayet kaynagidir.)(Ayetler yalnizca Muhammad asm'a degil Kur'an'i hidayet niyetiyle okuyan herkese vahyolunmustur. Ayet, mesaj, isaret demektir.) Boylece Kur'an'in diline ve dilbilgisine hakim bir kisi bir Kur'an ayetini okudugu zaman o kisiye bu sonsuz anlam katmanlarindan bazilari vahyolunur. Burda "vahiy" ifadesini yine toplumdaki bazi cahillerin kullandigi sekilde degil de, Kur'an'in kullandigi sekilde anlamaliyiz, yani:
"bu anlam aklima getirildi"
"bana bu mana vahyolundu"
gibi ifadeler kullanan biri hasa peygamberlik iddiasinda degildir, hic alakasi da yoktur. Burdaki "vahiy" ifadesinin kullanilisini anlamak icin Nahl (Ari) Suresinin su 2 ayetine bakmamiz yeterli olmalidir:
{وَأَوْحَى رَبُّكَ إِلَى النَّحْلِ أَنِ اتَّخِذِي مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا وَمِنَ الشَّجَرِ وَمِمَّا يَعْرِشُونَ (16:68)

ثُمَّ كُلِي مِن كُلِّ الثَّمَرَاتِ فَاسْلُكِي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلاً يَخْرُجُ مِن بُطُونِهَا شَرَابٌ مُّخْتَلِفٌ أَلْوَانُهُ فِيهِ شِفَاء لِلنَّاسِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ (16:69)
16:68 (Asad) And [consider how] thy Sustainer has inspired the bee:[77] "Prepare for thyself dwellings in mountains and in trees, and in what [men] may build [for thee by way of hives];
16:69 (Asad) and then eat of all manner of fruit, and follow humbly the paths ordained for thee by thy Sustainer." [78] [And lo!] there issues from within these [bees] a fluid of many hues, wherein there is health for man. In all this, behold, there is a message indeed for people who think!
Note 77 (Quran Ref: 16:68 )
The expression "He has inspired" (awha) is meant to bring out the wonderful quality of the instinct which enables the lowly insect to construct the geometrical masterpiece of a honeycomb out of perfectly-proportioned hexagonal, prismatic wax cells - a structure which is most economical, and therefore most rational, as regards space and material. Together with the subsequently mentioned transmutation, in the bee's body, of plant juices into honey, this provides a striking evidence of "God's ways" manifested in all nature.
Note 78 (Quran Ref: 16:69 )
Lit., "thy Sustainer's paths"
(Ingilizce cevirmen Weiss Asad'in not 77sini cevirmeye calisacagim:
"Awha" "Vahyetti" ifadesi, basit bir bocegin, bal peteginin bir geometri saheseri olan ve mukemmel bir sekilde orantilanmis altigen ve prizmatik balmumu gozlerini insa edebilmesine vesile olan inanilmaz fitrat (icgudu, sevki tabii) ozelligine dikkat ceker, ki bu bal petekleri en verimli, ve dolayisiyla mekan ve malzeme acisindan en mantikli sekilde yapilmistir. Bununla beraber, bir sonraki ayette bahsedilen, arinin bedeninde bitki ozlerinin bala donusturulmesi, doganin butununde tezahur eden "Allah'in yaratis bicimleri"ne carpici bir delil sunar.)
16:68 (Turkish) Rabbin bal arisina vahyetti: Daglarda, agaçlarda ve onlarin kurduklari çardaklarda kendine evler edin.
16:69 (Turkish) Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylastirdigi yollarda yürü-uçuver. Onlarin (bal arilarinin) karinlarindan türlü renklerde serbetler çikar, onda insanlar için bir sifa vardir. Süphesiz düsünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet (isaret, mesaj) vardir.}

Kur'an'i okuyana ayetlerin anlam okyanusundan bazi damlalarin vahyolunmasi, iste ariya bal yapmasinin vahyolunmasi gibidir.

Biraz daha acacak olursam, nasil ki su anki varligim bir sonraki anda varligimi gerektirmez, oyle de her an yeniden var edilmeye muhtacim. Her an yeniden var edildigimize delil ise, evrenin her an bir onceki anlardan tamamen farkli bir sekilde yaratilmasidir. Evrenin varolusundan beri oyle bir an gosteremem ki, su an ile tamamen ayni bir yaratilis varlik bulmus olsun. Ayni sekilde, dogdugumdan beri hic bir gun gosteremem ki, simdiki bedenimle tipatip aynidir. Varligimin bizzat kendisi ve dahi maddi varligim, yani bedenim icin gecerli olan, diger ozelliklerim icin de gecerlidir. Bedenim her an yenilendigi gibi, her an yeni duygular ve yeni dusuncelerle donaniyorum. Nasil ki kolumu kaldirdigimda kolumu kaldiran ben degilim, (kolumuz felc olsa istedigimiz kadar kaldirmaya niyet edelim, beyhude; veyahut kolumuz saglam olup da kaldirabildigimiz zamanlarda kolumda hangi kaslar, kemikler vs ne gibi islemlerden geciyor farkinda bile degilim) kolumu ancak kaldirmaya niyet edebilirim ve fakat kolumu kalkar Yaratan benim Yaraticimdir; ayni sekilde dusuncelerimi ve duygularimi Yaratan da yine tum evrenin Yaraticisidir. Nasil ki kolumu kaldiran Allah ise de, niyet eden benim; aynen oyle de, dusunce ve duygularimi Yaratan Rabbim ise de, o duygu ve dusuncelerin istikametine (yonune) niyet eden yine benim. Zira, nefsimle (egomla) dusunup hissedersem, isyan, kizginlik, nefret, kiskanclik, intikam gibi duygu ve dusuncelere gark olurum; halbuki niyetim kalbimle ve ruhumla ve dahi vicdanimla dusunup hissetmek olsa, o durumda da merhamet, sevgi, affedicilik, ask, teslimiyet gibi duygu ve dusuncelere gark olurum, oldurtulurum. Boylece, varligimin her level'inda (seviyesinde) dusuncelerimden duygularima, sozlerimden davranislarima kadar herseyi bize sunulan 2 yoldan birine gore tercih ederim, ve fakat bunlari var edip vucuda getiren evrenin Yaraticisidir. Bu meselenin daha derinlemesine anlasilmasi icin Kadere iman meselesine basvurulmalidir (http://pan-cck.blogspot.com/2014/04/allah-diledigini-saptirir-ne-demek.html yazisinda bu meseleyi calismak icin kaynak verilmistir). Al-Balad (Sehir) suresinde de denildigi gibi:
{وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِ (90:10)
90:10 (Asad) and shown him the two highways [of good and evil]?
90:10 (Turkish) Biz ona (insana) 'iki yol-iki amaç' gösterdik.}

Kur'an'i hidayet niyetiyle okuyan kimseye iste boylece bu olumlu niyetiyle, ilmi (yani ogrenmek/anlamak icin gosterdigi caba ve kabiliyetleri) ve imani (emin olarak inanmasi) nisbetinde, (terbiye eden, egiten) Rabbinden manalar vahyolunur. Yukarida da degindigim gibi, bu manalar Kur'an'in dili ve dilbilgisiyle celismedigi surece, bu manalarin hicbirine, "hayir, ben bu ayeti okudum anladim, su demektir, senin anladigin anlam ayrica anlasilamaz" denemez. Boylece her alim baska baska manalar anlasa da bunlarin her biri o ayeti daha da dunyamizda aydinlatan birer mana olarak alinir, reddedilmez. Aksine, bu farkli anlamlari olabildigince (yukarda bahsettigim gibi) tefsirlerden vs ogrenmeye calisip, bizzat kendimize vahyolunan manalarla sentezleyip, bunlarin tumunun harmanindan yeni yeni manalar da cikartmak mumkun olur ki, bu da Kur'an'i calismanin bir sonu olmadigini, omrumuzu Kur'an'i anlamaya neden adayabilecegimizi Allah'in izniyle aciklar.

Umarim bu soruyu yeterli cevaplayabilmisimdir. Dogrular Allah'tan, yanlislar bendendir. (Allahim bize Hakki Hak olarak gosterip, bizi ona ittiba (tabi olup uyarak yasamak) ile riziklandir, batili (yanlis) da batil olarak gosterip, bizi ondan sakinmakla riziklandir) {2:32 (Turkish) Dediler ki: "Sen yücesin, bize ögrettiginden baska bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, her seyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansin."}

>>>>Bu konuyla ilintili olarak Dr Ali Mermer'den alinti:

Most of the classical interpreters of the Qur'an emphasized on Allah's eternal, thus encompassing knowledge in order to explain His guiding or misleading anyone whom He wills.

Thus, the emphasis on Asad's translation, as he refers it to Zamahshari, is appropriate-as quoted here:
http://pan-cck.blogspot.com/2014/04/allah-diledigini-saptirir-ne-demek.html

But we can understand it in another way too. (My understanding is driven from interpretations of my take from Nursi.)

All attributes of Allah are Absolute, but they manifest within each other. That means, Absolute Will manifests within the limitations of Absolute Knowledge, Absolute Wisdom, Absolute Justice, Absolute Mercy and other Attributes of Allah. His Will is absolute, and none of the creatures can resist it. But He cannot contradict by manifesting His Will as contrary to His Wisdom, Justice etc. In the language of the Risale-i Nur, Every Name of God manifests on the "BURC" (constellation) of other Names of God. In one act of creation we observe the manifestations of all of the Absolute Names (Attributes) of God. They do not contradict but rather compliment each other.

When we read the Qur'an, we are expected to bear this in mind that the Speaker in the Qur'an is the One Who is the Creator of the universe, including human beings, with Absolute Qualities. In each and every creature we observe these Absolute qualities of its Creator.

Why does the Qur'an use this ambiguous language, which has double meanings at the same time? Whatever we choose, the guidance or misguidance all are created by God. We cannot say that I can choose whatever Iwant and make it realize in this world, which means, "I create my actions." The Qur'an says, "No, you cannot create what you choose. Yes, your Creator has given you the freedom of choice but not to create what you choose. You have to acknowledge the Creator. So, direct your choice to Him. Be aware that it is He Who is going to make you success in your choice, not you! And also, you cannot guarantee the future. You cannot keep yourself in the guidance for sure tomorrow. You have to acknowledge your dependence on your Creator. If you want to be on among the righteous ones, that is, guided ones, then, you need to invoke God to create you among them. And, only then, your choice of guidance can be guaranteed by your Creator, not by yourself. Do not rely on yourself because you cannot give existence to anything you want. That is the very crux of belief in God, that is, guidance: Turning to God for what we want Him to create for us. In a nutshell: We choose, He creates.

NOTE: Why I felt the need to write the above explanation has two reasons-it responds to these faulty logics:
1- In Christian theology they have a problem to explain why Jesus is the only Savior and whoever has faith in Jesus is saved. The inevitable question is raised against this claim is this: What happens for those who came before Jesus? They reply as an answer: "God knew by His Eternal Knowledge that they were not going to believe in Jesus that is why they were created before Jesus." Of course, this is a meaningless defense of a false claim. But the reasoning is based on the same explanation.
2- One day a boy from Saudi Arabia said, "I am born in Mecca and I am saved." When he was asked how come that you are born in Mecca guarantees that you are saved and dooms a person who is born in Beijing to be misguided (assuming there were no muslims in Beijing-in fact there is even a mosque there now). The reply was again, "God knew with His Absolute Knowledge that I am going to embrace Islam, that is why He created me in Mecca and knowing with His Eternal Knowledge that his is not going to accept Islam, him in Beijing."

No comments:

Post a Comment